4 Ekim 2015 Pazar

AKYA MI, KUZU MU?



Selam Sevgili Hobidaşlar! 


Biliyorsunuz ki, birçok balık türü, birbirlerine benzerliklerinden ötürü, sıklıkla karıştırılır. İşin içine yöreden yöreye değişen isimler de girdi mi, olay iyice karmaşık hale gelir; forumlarda ve hobi sayfalarında hararetli ve uzun tartışmalar başlar. Konuyu araştırıp bilimsel ve en doğru bilgiyi bulmak için harcayacağımız enerjiyi, kabul ettiğimiz doğruları diğer insanlara da kabul ettirmek için uğraşırız. Bu birçok alan için geçerli bir durum maalesef. Bu yazımda, söz konusu bu karışıklığın belki de en çok yapıldığı balıkları ele almaya çalışacağım. 


Akya, Çatalkuyruk, Sarıkuyruk veya Kuzu... yöreden yöreye adları değişebilen bu avcı balıkların, hangisi- hangisi(!)? İnternette çok geniş ve çeşitli bilgi, döküman ve yorumlar mevcut. Tabiri caizse, bir bilgi kirliliği. Yabancı kaynaklardan da faydalanarak bu konuyu aydınlatmaya çalışacağım. 


Öncelikle "AKYA" diye tabir ettiğimiz balıktan başlayalım: 


Latince adı, "Lichia amia" dır. İngilizce "Leerfish" olarak bilinir. Denizlerimizdeki avcı balıklardan biridir ve avlanması oldukça heyecan vericidir. 


Yöresel adları çok çeşitlidir; kuzu, çıplak, tüysüz, pulsuz, avcı, çatalkuyruk ve hatta yalandırma gibi isimler verilir. Çok çeşitli yöntemlerle avlanılır; fakat bu yazımızda, bu konuya değinmeyeceğiz. 


Bu güzel hayvana ait bazı fotoğraf ve resimler şöyledir: 












Fotoğraflarda görüldüğü üzere; Akya'ya ait birtakım belirgin veya ayırt edici fiziki özellikler mevcuttur. 


Öncelikle; adının da içinde geçtiği gibi; "ak" bir balıktır; yani rengi gümüşi, beyaza yakındır. Kim bilir, belki de bizdeki ismi buradan gelmektedir. 


Daha sonra gözümüze çarpan özellik ise; nispeten yassı bir balık olmasıdır. Genelde çoğu balığın yapısı, belli oranda yassı olmakla birlikte, "yassı" olarak da niteleyemeyeceğimiz kadar da "enli" dir. Akya için ise rahatlıkla "yanlardan hafif yassı" olarak bahsedebiliriz.


Bir başka özelliği ise bu yassı gövdeyi takip eden kafanın nispeten küçük olmasıdır. Dikkat ettiğimizde; gözlerin de biraz ağza yakın olduğunu gözlemleyebiliriz. Bu kafa yapısı; bu balığa oval, simetrik ve kibar bir görüntü kazandırır ki bu da oldukça estetik bir görüntü arz eder. Görüntüden ziyade, akuadinamik(!) açıdan da hayvana çeviklik kazandırdığını da söyleyebiliriz. Ben şahsen, büyük ve küt kafalı balıkları çok estetik bulmam :)


Gelelim yüzgeçlere. Bu kalemde, ilk ve en önemli ayırt edici özellikler, bence, anal yüzgeçtir. Fotoğraflardan da görüldüğü üzere, anal yüzgeç, oldukça ortadan ve hemen hemen sırt yüzgecinin ikinci kısmıyla aynı noktadan başlar. Bu da oldukça ayırt edici bir özellik olarak tezahür eder. Sırt yüzgeci deyince; bir diğer önemli ve aslında göze çarpmayan yüzgeç ayırıcılığı da sırt yüzgeçlerindedir. Akyanın sırt yüzgeçleri iki kısımdan oluşur. Birinci bölümde, sekiz adet küçük dikensi yüzgeç varken, ikinci bölümdeki sırt yüzgeci, oldukça gelişmiş ve belirgindir. Kuyruğu da ince ve çatal yapısıyla, muhteşem vücut estetiğini tamamlar.


Akya'nın yanal çizgisi, adeta "sıra dışı" dır. Solungacının arka kısmından başlayan yanal çizgi, göğüs yüzgecinin uç kısmına doğru aniden aşağı kıvrılır, göğüs yüzgeci hizasının bir miktar altına indikten sonra, sırt ve anüs yüzgeçlerinin sivri ucu hizasından başlayarak, kuyruğa doğru, ilki kadar dik olmayan bir açıyla, tekrar yükselir ve düz olarak kuyruğa uzanır.


Ayrıca bu balığın "çıplak" veya "tüysüz" olarak adlandırılmasının nedeni; pulların çok küçük ve vücuda çok iyi işlenmiş olmasıdır. Bu durum, sanki balıkta pul yokmuş gibi bir görüntü arz eder. 


Evet efendim, "SARIKUYRUK" ile de devam edelim yazımıza.

Literatürde, Latince adı "Seriola dumerili" olan balığımız, İngilizcede "Amberjack" adıyla anılır. Malum, İngilizce telaffuzu, bir nevi uluslar arası adı da sayılır artık. Bazı yabancı kaynaklar, bu balığı "Yellow tail" yani; "Sarıkuyruk" olarak adlandırır. Ülkemizde Akya ile birlikte bu balığa da "kuzu" denildiğinden "Sarıkuyruk" adı, bu karışıklığı ortadan kaldırması bakımından, son derece kullanışlıdır. Yalnız, kaynakların birçoğunda, "Kuzu balığı" olarak, bu balığa işaret edildiği de bir gerçektir. Bu balığımız da, tabii ki, balıkçıların hayallerini süsleyen, mücadelesi pek zevkli olan bir balıktır ve çeşitli yöntemlerle avlanır.


Yöresel adlarına gelince; kuzu, çıplak, tüysüz, çatalkuyruk, pulsuz, avcı gibi isimlerle anılır.


Aşağıda, balığımıza ait görseller mevcuttur. 











Sarıkuyruk'un da kendine özgü ayırt edici özelliklerini ele alalım. 


İlk olarak, balığın kendine has renkleri çarpıyor gözümüze. Sırt kısmı grimsi olmakla birlikte, yanlara doğru, haki yeşilimsi bir renge doğru açılmaktadır. Karnına doğru, bu hakim renk açılır, karın kısmı beyazımsı bir renk alır. Vücudunun yan-orta kısmında amber sarısı bir şeridi vardır ki; bu renk, balığın İngilizcede "Amberjack" adını almasına neden olmuştur ve karakteristik bir ayırt edici özelliktir. 


Vücudu, Akya'ya göre, biraz daha enli ve topludur. Kafası ve ağzı, Akya'nınkilere göre, daha büyüktür. 


Sarıkuyruk'un yüzgeç yapısını incelediğimizde de, birtakım farklılıklar gözümüze çarpar. Öncelikle, anüs yüzgeci, Akya'nınkine oranla, oldukça geriden başlar. Yüzgeçlerdeki birinci fark budur. İkinci belirgin fark ise; sırt yüzgecinin birinci kısmının Akya'nınkine oranla daha gelişmiş veya belirgin olmasıdır. Kuyruk yüzgeci de oldukça gelişmiş olup en az Akya kadar çevik ve yırtıcı bir balıktır. 


Yanal çizgisi; solungacının arka-üst kısmından başlar, tatlı bir meyil ile, vücudunun yan-ortasına kadar iner ve oradan da, kuyruğa kadar, düz olarak devam eder. Bu hali ile Akya'nınkine göre oldukça düzgündür. 


Bu balığımızın da "çıplak, tüysüz veya pulsuz" olarak adlandırılmasının nedeni; yine, Akya'da olduğu gibi, pulların küçük ve vücuda güzel işlemiş olmasıdır. 


Şunu unutmayalım ki; bu iki güzel balığımız da yöresel olarak, "Kuzu" olarak adlandırılabilmektedir. Yazımın başlarında, daha çok, Sarıkuyruk'un "Kuzu" olarak adlandırıldığını belirtmiştim. Böyle olsa bile, ikisinin de bu adla anılmasının, bence, yanlış bir tarafı yoktur. Ne de olsa "Derya Kuzuları bunlaaar!" diye, boşuna dememişler :) Bence, karışıklık olmaması bakımından, kullanılması gereken en doğru isimler; "Akya" ve "Sarıkuyruk" tur. Zira bu isimlerin kullanımı, son zamanlarda, bilinçlenmenin de tesiri ile, yaygınlaşmaya başlamıştır. 


Akya ile Sarıkuyruk arasındaki belirgin farkları, elimden geldiğince sizlere göstermeye çalıştım. Lakin, bu çabaya rağmen, daha farklı, bazı ufak karışıklıklar da halen mevcuttur. Bu konuyu da, bir sonraki yazımda ele almaya çalışacağım. 


Umarım, şimdilik, kafa karışıklığını giderici, faydalı bir çalışma olmuştur. Sabrınız ve ilginiz için sonsuz teşekkürler. 


Oltanız kısmetli olsun! 









 







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder